RaDYo EyLeMCe
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

RaDYo EyLeMCe

Bizler Inkarla Yok Edilmemenin Ispatiyiz!
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 NAZIM HİKMET RAN

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
azadi63




Mesaj Sayısı : 20
Kayıt tarihi : 06/08/08

NAZIM HİKMET RAN Empty
MesajKonu: NAZIM HİKMET RAN   NAZIM HİKMET RAN Icon_minitimeC.tesi Ağus. 09, 2008 3:01 am

(1902-1963)
Aristokrat bir aileden gelen ve Selanik'te 15 Ocak 1902'de doğan Nazım Hikmet, Galatasaray Sultaniyesi'ni bitirdikten sonra Heybeliada Bahriye Mektebi'ne gitti. Güverte subayı olarak Bahriye'de çalışmaya başladı ancak ciğerlerindeki hastalık nedeniyle sağlık kurulu kararıyla subaylıktan ayrıldı. 1921'de Ulusal Kurtuluş Savaşı'na katılmak amacıyla gizlice Anadalo'ya gitti.

Ankara'ya gelince Bolu'da öğretmenliğe atandı. Aynı yılın Ağustos ayında arkadaşı Vâlâ Nurettin'le birlikte Bolu'dan Trabzon'a oradan da Batum üzerinden Moskova'ya geçti. Orada Doğu Emekçileri Üniversitesi'ni bitirdi ve 1924'de yurda döndü. Aydınlık dergisinde çalışmaya başladı. Şeyh Sait İsyanı'ndan sonra Aynı dergide çıkan bir bildiri nedeniyle hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarılınca 1925'te tekrar Rusya'ya gitti.

METLA başta olmak üzere pek çok tiyatroda yönetmenlik yaptı. 1928'de yurda döndü ve döner dönmez tutuklanarak üç ay üç günlük mahkumiyetini tamamladı. 'Resim Ay' dergisinin yayın kurulunda yer aldı ancak politik çalışmaları nedeniyle 1933'de bir kez daha tutuklanarak Bursa Cezaevini kondu. Orhan Selim adıyla Akşam, Posta ve Tan gazetelerinde fıkra yazarlığı yaptı, romanlarını tefrika ettirdi. Aynı yıllarda senaryolar yazarak, film ve dublaj yönetmenliği yaptı.

1938'de askeri, üstlerine karşı isyana teşvik suçundan 28 yıla mahkum edildi. 12 yıl boyunca İstanbul, Çankırı, Ankara ve Bursa cezaevlerinde yattı. Dünya çapında destek bulan açlık grevinden sonra serbest bırakıldı.

Sağlık sorunlarının gözönünde tutulmayıp daha önce çürüğe çıkarıldığı rapor da kabul edilmeyince bir kez daha askere çağrıldı. Bu çağrı Nazım'ın üçüncü kez yurtdışına çıkmasının da gerekçesi oldu. Ülkeyi terk ettikten kısa bir süre sonra da eksik bir Bakanlar Kurulu kararıyla 1951 yılında vatandaşlıktan çıkarıldı.

Sovyetler Birliği'ne yerleşen ve 1965 yılına kadar kitapları Türkiye'de yasak yayınlar arasında yer alan Nazım Hikmet, Dünya Barış Komitesi'nin üyesi olup 1950 Dünya Barış Ödülü'nü kazanmış bir yazarımızdır.

Getirdiği yenilikler nedeniyle sadece Türk değil dünya edebiyatının seçkin isimlerinden biri olan Nazım Hikmet, toplumcu gerçekçi şiir akımınını da en büyük şairlerinden biridir.

Geleneksel divan şiiri ile halk şiiri özelliklerini birleştirerek, özgür koşuğun yaratıcısı ve yeni Türk şiirinin kurucuları arasına yerleşen Nazım Hikmet, edebiyatımıza ilk kez dünyanın sanatsal olarak özümlenişine diyalektik maddeci dünya görüşünü ve yöntemini getirmiştir.

Dünyayı dönüştürme çabası içinde sanatçıya büyük görevler düştüğünü düşünen Nazım Hikmet, sanatın ve sanatçının yeninin yaratılmasında yaşamı örgütleyen bir kişilikler taşıdığına inanıyordu. Bu nedenle de sanatçının ilerici ve aydın olması gerektiği kadar etkin, eylemci ve mücadelenin güçlüklerini göğüsleyebilecek yürekliliğe sahip insanlar olması gerektiğini savundu.

Düşündüğü gibi yaşayan ozan, bedeli ne olursa olsun halkların sınıfsal çıkarlarını savunmuş; halkın sevinçlerini, acılarını ve özlemlerini dile getirerek sömürüye, eşitsizliğe karşı özgürlük, adalet ve kardeşlik gibi değerleri yüceltmiştir. Faşizme, emperyalizme ve savaşa karşı demokrasi, bağımsızlık ve özgürlük düşüncelerini evrensel bir anlatımla dile getirmiştir.

Çok küçük yaşta şiir yazmaya başlayan Nazım Hikmet, halk şiirinin geleneksel ölçüsü heceyi kullanarak yazdığı şiirlerinin bir bölümünü yayınlamamıştır. Ancak vatan sevgisini, aşkı, ayrılığı, özlemi, memleketin içine düştüğü durumu anlatan bu şiirler şairin ölümünden sonra kitaplaştırıldı. Yayınlanan ilk şiirlerinde yenilikçi Edebiyat-ı Cedide yöneliminin ve Tevfik Fikret'in etkisi görülen Nazım Hikmet, giderek duygusallıktan uzaklaşmıştır.

İlk şiirlerini Mehmet Nazım adıyla Yeni Mecmua'da yayınlayan şair, daha sonra dergilere yazdığı şiirleriyle özgün bir şiirin temellerini atmıştır. Yayınlandığı yıllarda olduğu kadar günümüzde de önemini koruyan '835 Satır'da şiirlerin hepsi özgür koşutla ve yeni bir anlayışla yazılmış olup, toplumsal devrimin genel temaları, coşkun bir duyarlılıkla ve şiirimizde o zamana kadar görülmemiş dize düzeni ve anlatım zenginliğiyle işlenmiştir.

Masal ve destanların özelliklerinden yararlanarak yazdığı Jokond ile Si-Ya-U'da ise fantastik, sembolik ögeler aracılığıyla emperyalizme karşı oluş düşüncesini anlatır ve dünyayı değiştirebilme inancını dile getirir. Şairin önemli eserleri arasında bulunan 'Varan 3'te şairin eylem tutkusunu ve toplumsal devrime olan umudu görebildiğimiz gibi '1x1=Bir'de ise emperyalizm ve faşizme karşı oluş düşüncesinin yanı sıra bağnazlığa ve sömürüye karşı bir tavır alış coşkulu biçimde verilir.

Nazım Hikmet'in Türkiye'deyken yayınladığı son kitabı Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı'nda 15. yüzyılda gerçekleşen bir köylü ayaklanmasını maddeci bir dünyagörüşüyle, destansı bir dille anlatır. Diğer kitaplarına göre daha yalın ve lirik bir dille yazılan bu kitapta yazarımız, destan gerçekliği içinde çarpıcı imgeler kullanarak ses ve söz uyumundaki ustalığını gözler önüne serer.

Nazım Hikmet'in en önemli ve kapsamlı yapıtlarından biri de destan-roman biçiminde kaleme aldığı Memleketimden İnsan Manzaraları'dır. Bu yapıtında II. Meşrutiyet yıllarından başlayarak İkinci Dünya Savaşına kadar olan süreyi ele alarak bir bakıma 20. yüzyılın ilk yarısının öyküsünü dile getirir. Memleketimden İnsan Manzaraları, türsel bakımda gerek Türk gerekse dünya şiirinde apayrı bir yeri vardır.

Nazım bu çalışmasında şiir, düzyazı ve senaryo tekniklerini içiçe kullanmış, insandan özellikle de Anadolu insanından yola çıkarak evrensele ulaşır. Şairliğinin yanı sıra oyun yazarlığında da usta bir kalem olan Nazım Hikmet, Türk tiyatrosuna ilk kez dünyaya bellirli bir bilimsel görüş açısından değerlendirmeyi getirmiş, toplumsal olayların zorunlu iktisadi ve sosyolojik yasalar uyarınca işleyişini, sınıfların varlığını ortaya koymuş ve toplumsal kurumları sınıfsal açıdan değerlendirmiştir.

Oyunlarında temel olarak dramatik anlatım tarzını benimseyen Nazım Hikmet, dışavurumcu ve simgeci ögelerin yanı sıra siyasi alegori ile masalsı bir anlatım da kullanmıştır.

Sanat ve edebiyat tarihine geçmişi eleştirel bir bakışla değerlendirmesi ve yaşadığı dönemde ortaya çıkan sanatsal etkinlikleri gelecek açısından nasıl sonuçlanacağını yorumlamasıyla Türkiye'deki bilimsel maddeci sanat anlayışının temellerini atan Nazım Hikmet, evrensel sanat ve edebiyat kültürünün hangi koşullar altında zenginleştiğinin açıklamasını yine aynı yöntemlerle gerçekleştirmiştir.

Yaşadığı dönemde olduğunu kadar kendinden sonra gelen yerli ve yabancı pek çok şair ve sanatçıyı etkileyen şairin yapıtları çeşitli dillere çevrilmiştir. Tüm dünyanın tanıdığı ve adından saygıyla söz ettiği Nazım Hikmet, ne yazık ki kendi ülkesinde aynı itabarı görememiş, yaşarken olduğu kadar öldüğünde de adı sakıncalılar listesinde yer almıştır.

Ürünlerinin hepsinde bu ülke topraklarının izlerini taşıyan Nazım Hikmet, hala bu ülkenin vatandaşı olarak anılmamaktadır.

Eserleri

Roman: Kan Konuşmaz (1965), Yeşil Elmalar (1965), Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim (1967), Orman Cücelerinin Sergüzeşti (1990), Yaşama Hakkı (1990)

Hikaye: Sevdalı Bulut (1968), Hikayeler (Toplu Basım 1991)

Şiir Kitapları: Güneşi İçenlerin Türküsü (1928), 835 Satır ('Jokond ile Si Ya-U' 'Varan 3', 1+1= Bir', 'Sesini Kaybeden Şehir'le beraber 1929), Benerci Kendini Niçin Öldürdü? ('Gece Gelen Telgraf', 'Portreler', 'Taranta Babu'ya Mektuplar', Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı', Şeyh Bedrettin Destanı'na Zeyl'le birlikte 1931), Kurtuluş Savaşı Destanı (1965), Saat 21-22 Şiirleri (1965), Şu 1941 Yılında (1965), Rubailer (1966), Dört Hapishaneden (1966), Yeni Şiirler (Memleketimden İnsan Manzaraları'yla beraber 1941), Yatar Bursa Kalesi'nde (1987), Kuvayi Milliye (1988), Son Şiirler (1989)

Oyun: Demokles'in Kılıcı (İstasyon, İnek, Tartüf 59'la beraber 1987), Kafatası ('Ocak Başında', 'Bir Ölü Evi', 'Unutulan Adam', 'Bu Bir Rüyadır'la birlikte 1989), Yusuf ile Menofis ('İnsanlık Ölmedi Ya', 'Allah Rahatlık Versin', 'Evler Yıkılınca', 'İvan İvonoviç Var mıydı Yok muydu?' ile birlikte 1987), Kadınların İsyanı ('Yalancı Tanık', 'Kör Padişah', 'Her Şeye Rağmen' ile birlikte 1987), Ferhat ile Şirin ('Yolcu', 'Sabahat', 'Enayi' ile birlikte 1989)

Deneme/İnceleme/Eleştiri: İt Ürür Kervan Yürür (1936), Milli Gurur (1936), Sovyet Demokrasisi (1936), Sanat, Edebiyat, Kültür, Dil (1991), Yazılar (6 cilt, 1924-1961 dönemi 1987)

Konuşma/Röportaj/Mektup: Kemal Tahir'e Mapusaneden Mektuplar (1968), Bursa Cezaevi'nden Vâ Nu'lara Mektuplar (1970), Nazım ile Piraye (1975), Oğlum, Canım Evladım, Memedim (1968)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
azadi63




Mesaj Sayısı : 20
Kayıt tarihi : 06/08/08

NAZIM HİKMET RAN Empty
MesajKonu: Geri: NAZIM HİKMET RAN   NAZIM HİKMET RAN Icon_minitimeC.tesi Ağus. 09, 2008 3:03 am

Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketini
neyin nesi belirsiz
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
Seviyorum seni
denizi ilk defa uçakla geçer gibi
İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldayan birşeyler gibi
Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi.
Nazım Hikmet
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
azadi63




Mesaj Sayısı : 20
Kayıt tarihi : 06/08/08

NAZIM HİKMET RAN Empty
MesajKonu: Geri: NAZIM HİKMET RAN   NAZIM HİKMET RAN Icon_minitimeC.tesi Ağus. 09, 2008 3:04 am

Türkiye işçi sınıfına selâm!
Selâm yaratana!
Tohumların tohumuna, serpilip gelişene selâm!
Bütün yemişler dallarınızdadır.
Beklenen günler, güzel günlerimiz ellerinizdedir,
haklı günler, büyük günler,
gündüzlerinde sömürülmeyen,
gecelerinde aç yatılmayan,
ekmek, gül ve hürriyet günleri.

Türkiye işçi sınıfına selâm!
Meydanlarda hasretimizi haykıranlara,
toprağa, kitaba, işe hasretimize,
hasretimize, ayyıldızı esir bayrağımıza.

Düşmanı yenecek işçi sınıfımıza selâm!
Paranın padişahlığını,
karanlığını yobazın
ve yabancının roketini yenecek işçi sınıfına selâm!

Türkiye işçi sınıfına selâm!
Selâm yaratana!

12 Ağustos 1962
Nazım Hikmet
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
azadi63




Mesaj Sayısı : 20
Kayıt tarihi : 06/08/08

NAZIM HİKMET RAN Empty
MesajKonu: Geri: NAZIM HİKMET RAN   NAZIM HİKMET RAN Icon_minitimeC.tesi Ağus. 09, 2008 3:05 am

``Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala,
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala.´´
Bir Ankara gazesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne,
kapkara haykıran puntularla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında,
Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti,120 milyon lira.
'Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala.´´
Evet, vatan hainiyim, siz vatanperversiniz, siz yurtseversiniz,
ben yurt hainiyim, ben vatan hainiyim
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tınaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla:
Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hala.
Nazım Hikmet
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
NAZIM HİKMET RAN
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
RaDYo EyLeMCe :: Kültür,Sanat & Edebiyat.. :: Türk Dili & Edebiyati..-
Buraya geçin: