RaDYo EyLeMCe
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

RaDYo EyLeMCe

Bizler Inkarla Yok Edilmemenin Ispatiyiz!
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 SEYİD RIZA

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
azadi63




Mesaj Sayısı : 20
Kayıt tarihi : 06/08/08

SEYİD RIZA Empty
MesajKonu: SEYİD RIZA   SEYİD RIZA Icon_minitimeC.tesi Ağus. 09, 2008 2:53 am

20. yüzyıl, Kürdistan'ın dört parçasında da imha cenderesinin alçakça uygulanmaya geçildiği, inkârın, asimilasyonun, esaretin en koyu şeklinin dayatıldığı bir yüzyıl olmuştur. Esaret kıskacında sıkıştırılmak istenen Kürt halkı, bu kahrolası gayri insani uygulamaya karşı tüm benliğiyle direnmeye çalışmıştır.

Esarete karşı bağımsızlık, köleliğe karşı özgürlülük mücadelesi, bu kadim topraklarda ekmek ve su gibi doğal ihtiyaçlardan daha gerekli ve daha önemli bir konuma gelmiştir.

İşte bu esarete karşı bağımsızlık, köleliğe karşı özgürlük mücadelesi, günümüze kadar büyük Kürt komutanlarının, Müslüman Kürt Alimlerinin omuzlarında taşınmıştır. Özgürlüğün timsali olan bayrak, elden ele dolaşarak günümüze kadar gelmiştir.

1937 Dersim direnişi de, bu özgürlük bayrağını Kürdistan topraklarında dikme mücadelesi veren o kahraman Kürt komutanlarından biri olan Seyyid Rıza önderliğinde olmuştur.

Tabi ki Kürt direnişlerinin, Kürt başkaldırılarının, etraflı bir şekilde araştırılıp yazılması ve objektif değerlendirmelerin yapılması Kürt Tarihi ve Kürdistan'ın geleceği için gereklidir. Son ikiyüz yılı kaleme alırken öncelikle Kürt başkaldırılarının önderlerini tanımak, yaşamlarını incelemek gerekir. Kim di bu önderler? Onları mücadeleye iten nedenler nelerdi? Yaşamları nasıldı? Onların kendi değerlerine sahip çıkışları ne ölçüdeydi? Ve bu değerler için hangi fedakârlıkları ortaya koydular?

Seyyit Rıza, Dersim'in en önemli aşiretlerinden biri olan Şeyh Hasanan aşiretinin yukarı Abbasan kabilesi reislerinden Seyyid İbrahim'in dördüncü ve en küçük oğludur. Seyyid İbrahim, Deri Ahri kasabasında hayatını sürdürürken, bölge halkı gözünde bir yol gösterici olarak görülüyordu.

Seyyid Rıza, eğitimini Nuri Dersimi'nin atalarından sayılan Mehmet Ali Efendi adlı bir ulemanın yanında gördü. Mehmet Ali Efendi, hem dini bir önderdi hem de ulusal alanda halkı aydınlatan bir yurtseverdi.
Dersim'in Kaimen Sor ve Lirtik bölgelerinin Deri Ahri köyünü karargâh edinen Seyyid Îbrahim ölünce, babasının vasiyeti üzerine Seyyid Rıza aşiretin başına geçti. Babasının ölümünden sonra Seyyid Rıza, Lirtik'ten ayrılarak Tujik Dağı eteğinde, Ağdat Köyü'ne yerleşti. Ağdat Köyü, Hozat'ın Sin nahiyesine bağlıdır.
Elazığ İstiklal Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı, Seyyid Rıza'nın bu köyde "Viyalık ve Sesen Kale" olarak bilinen ilki siyasi, ikincisi askeri olmak üzere iki karargâhının olduğunu söylüyordu.

Seyyid Rıza, onurlu ve cesaretli bir Kürt yurtseveriydi. Düşmana karşı boyun eğmeyen, el etek öpmeyen, kararlı, azimli ve tutarlı bir kişiliğe sahipti.

Nuri Dersimi, Seyyid Rıza için; "O neşeli, fedakâr, çalışkan ve merhametli birisiydi" der.
Dersim halkı, Seyyid Rıza'ya karşı olan sevgilerinin bir göstergesi olarak, ondan halk dilinde "Rızo, Rêber, Lacê Baboyî" diye bahsederler.

Yumuşak tavrı, bilge sözleri, merhameti, halkın sorunlarıyla ilgilenmesi, olayları soğukkanlılıkla çözümlemesi, onun Rayber (yol gösterici), Bava (hikmet sahibi) ününü yüceltmiştir.

Dersim başkaldırısı denilince akla ilk gelen isim olmuştur Seyyid Rıza. Bu gerçekliği gören sistem, Seyyid Rıza'ya yönelik bir çok suikast girişiminde bulunur. Seyyid Rıza, kasabası Ağdat'a Kürdistan bayrağını çok daha öncelerden çekmesine rağmen, çevredeki bazı aşiretlere güvenmediğinden Koçgiri başkaldırısına aktif olarak katılmadı. Ama sistemin, verdiği sözleri tutmaması üzerine büyük bir silahlı grupla direnişçilerin taleplerini destekleyen bir telgraf çeker.

Nuri Dersimi yakalandığında da nüfuzunu kullanarak bırakılmasını sağlar. 1921'den sonra Dersim'de Ali Şêr ve Nurî Dersimi'yi himayesine alarak onların Dersim aşiretlerini birleştirme çalışmalarını destekler.
Aynı zamanda Şeyh Said Kıyamı'ndan sonra, binlerce mültecinin yardımına koşarak yurtseverliğinin gereğini yerine getirir.

1936'da M. Kemal, meclis açılış konuşmasında; "Dâhili işlerimizden en mühim bir safha varsa, o da Dersim merhalesidir" diyerek emrini verir.

Bu sözlerle işaret edilen Dersim'e, büyük bir askeri operasyon başlatılır. Seyyid Rıza liderliğinde, Dersimliler bir uyarı bildirisi sunarak; bütün jandarma ve ordu mensuplarının bölgeden çekilmesini, her türlü imar "askeri amaçlı" çalışmalarının (köprü, demiryolu… vb) durdurulmasını isteyip, silahlarını koruma hakkı ve vergilerin hafifletilmesi talebinde bulunurlar.

Hükümet, bu uyarılara aldırış etmez. Yıllardır baş eğmeyen, ele geçirilemeyen Dersim'in imhası için, onlar nezdinde bu büyük bir fırsattı. Dersim'in imhası için bütün imkânlarını seferber eden hükümet; buların yanı sıra kandırma, hile ve tuzaklarını da devreye sokmuştu. Seyyid Rıza, görüşme yapmak için Erzincan'a çağrılır ve burada tuzağa düşürülerek yakalanır.

Erzincan Hükümet Konağı'nda yeni genel Müfettiş İzzettin Paşa, Seyyid Rıza'ya: "Seyyid Rıza olup olmadığını sorunca: "Ben Dersim'li Rızoyum. Dersim'de her meşe altında ve her dağ başında binlerce Rıza vardır. Şu halde siz hangi Seyyid Rıza'yı soruyorsunuz" diyerek hem oradakilerle alay eder, hem de Kürdistan'da binlerce Rızo'nun savaştığı mesajını verir.

Erzincan Hükümet Konağı'ndan çıkarıldığı zaman da orada toplanmış kitle önünde Kürtçe’nin dimili lehçesince; "Hukumeta Zurkero bêşeref" (Şerefsiz ve yalancı Hükümet diye haykırır). Komplo sonucu yakalanan Seyyid Rıza, Harput'a getirlir. 1937 yılının ekim ve kasım aylarında 57-58 kadar arkadaşıyla birlikte yargılanır. Tamamen göstermelik olan mahkemenin 15 Kasım'daki son oturumunda, Seyyid Rıza da dâhil 11 kişi idama, 33 kişi ağır hapis cezalarına çarptırılırlar.

14 kişi ise beraat eder. İdama mahkûm edilenlerden dördünün cezası ileri yaşlarından dolayı otuzar yıl hapis cezasına çevirilir. Geri kalan yedi kişinin infazı ise aynı gün (15 Kasım 1937) gerçekleştirilir.
Seyyid Rıza'nın yaşı ilerlemiş olduğu halde (ki yaşı yasalara göre idam edilmesine engeldi) çeşitli desise ve hilelerle yaşı küçültülerek infaz gerçekleştirilir. Hatta yaşı belirleme davasında, dava yargıcı Seyyid Rıza'ya bir itirazının olup olmadığını sorunca, gayet doğal bir şekilde ve alaylı bir tavırla "Tanık benim oğlumdan iki yıl küçüktür. Oğlumdan küçük biri yaşımı belirler ve yasa da bunu kabul ederse, benim itirazım olmaz" der.
Mahkeme süreci devam ederken, işlemler bitmeden hafta sonuna denk gelinir. Mahkeme üyeleri, kendi kanunlarını yine kendi ayaklarıyla çiğneyerek pazar günü sabaha yakın, mahkemenin geri kalan kısmı tamamlanır. Belgeler onaylanarak idam kararları yürürlüğe geçer ve infazlar gerçekleştirilir.

Kendi liderlerine sahip çıkmak isteyen altı bine yakın Kürt yurtseveri, kefeni simgeleyen beyaz köynek (yakasız gömlek) ve beyaz tıman (uzun don) giyerek Harput çevresini sararlar. Ama hükümetin bitmek bilmeyen hileleri, onları yanıltmıştı. Ne onlar ölümden önce Seyyid Rıza'yı görebildiler, ne Seyyid Rıza ölmeden önce onlara bir tebessüm bırakabildi.

Seyyid Rıza, oğlu Hüseyin ve diğer yurtseverler pazar günü sabaha doğru Buğday Meydanı'nda idam edilirler. Seyyid Rıza, duruşmalar sürecinde de infazın yapıldığı anda da en küçük bir yılgınlık ve pişmanlık göstermemişti. Onun bu tutumu düşmanlarını bile hayretler içerisinde bırakır. İhsan Sabri Çağlayangil, kendi anılarında infaz anını şöyle anlatır:

"Son sözünü sorduk: "Kırk liram ve saatim var, oğluma verirsiniz" dedi… Seyyid Rıza'yı meydana çıkardık. Hava soğuktu. Ve etrafta kimseler yoktu. Ama Seyyid Rıza, meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti "Ewladi Kervelayme, be gunayime, ayvo, zulumo, cinayeto" (Evlad-ı Kerbelayız, günahsızız, ayıptır, zulümdür, cinayettir) dedi. Benim tüylerim diken diken oldu. Bu yaşlı adam rap rap yürüdü. İpi boynuna geçirdi. Sandalyeye ayağı ile tekme vurdu, infazını yaptı. Oğlu yaşında bir subayı öldürecek kadar katı yürekli olan bir insanının bu mukadder akıbetine acımak zor. Ama ihtiyarın bu cesaretini takdir etmekten kendimi alamadım. Asabım çok bozuldu. Emniyet müdürüne; "Ben üşüdüm otele gidiyorum" dedim."

İdam edilmeden önce o sözlere ek olarak "75 yaşındayım, şehit oluyorum, Kürdistan şehitlerine karışıyorum. Dersim mağlup oluyor fakat Kürtlük ve Kürdistan yaşayacaktır. Kürt genci intikam alacaktır, kahrolsun zalimler! Kahrolsun kahpe ve yalancılar" demiştir.

İdamdan sonra cenazeleri darağaçlarından indirilerek Harput sokaklarında teşhir edildikten sonra yakılır. Kürt liderlerinin ölüsünden bile korkan sistem, cesedin Kürt halkı tarafından ziyaretgâh edilmesini önlemek amacıyla, cesedin küllerini bilinmeyen bir yere gömer. Yaşamıyla ve ölümüyle kendi halkına büyük bir miras bırakan Seyyid Rıza'yı en çok üzen, ve yüreğinde kapanmaz bir yara oluşturan şey, hükümetin yalan ve hileleri olmuştur. Kendisini üzen bu duruma karşı şu tarihi sözü söylemiştir: "Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim bu bana dert oldu. Ama ben de sizin önünüzde diz çökmedim, bu da size dert olsun."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
SEYİD RIZA
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
RaDYo EyLeMCe :: Kültür,Sanat & Edebiyat.. :: Tüm Devrimciler & Hayatlari...-
Buraya geçin: